Kariyer yolculuğumuz boyunca öncelikli hedeflerimizden biri başarılı olmaktır. Para kazanmak, sektörde isim yapmak, belirli bir statüye ulaşmak ve etkili bir lider olmak için ilk basamak başarıya odaklanmaktır. İş hayatında başarı kazanmanın onlarca yolu var ancak bunların temelinde kişinin kendine olan inancı yatıyor. Eğer kişi, başarılı olmayı kendine hedef olarak belirliyorsa bu uğurda her zorluğun üstesinden de rahatlıkla gelebiliyor özetle. Konu başarı olunca, birtakım risklerin doğması ve gündemin ana maddesini oluşturması da kaçınılmaz olabiliyor. Çünkü bazı başarılar, alınan risklerden geçebiliyor. Örneğin iyi bir iş adamı olma yolunda ilerliyorsanız, iş hayatı boyunca onlarca krizin öznesi haline gelmeniz olası; kriz yönetimi, gözü kapalı yapacağınız işlerden biri haline gelebilir. Elbette sadece zorluklar ve alınan riskler üzerine kurulu değildir başarı ancak oturduğumuz yerden önümüze dünyaların, statülerin serilmeyeceği de bir gerçek. Bugün başarı ve risk ikilisinden doğan iş kollarından biri olan Start-uf kavramını ele alıyoruz. Risk dememizin Start-up projelerine özgü bir kavram olmadığını hatırlatmak isteriz; her girişimin, her işin ufak da olsa bir risk taşıdığını anlatmak kastımız. Cesaret, güç ve kendine inanmak ile harmanlanan iş hayatında zirveye oynamak için aşılması gereken bazı aşamalar var. Bunun için kimi zaman “sıfırdan” başlamak gerekiyor. Emekleyerek koşmak, belki de başarının en sindirilmiş hali olabilir. İşte bu “sıfırdan” kelimesinden hareketle dilerseniz konumuza hızlı bir giriş yapalım. Bugün yazı konumuz son yıllarda sıkça duyduğumuz, nasıl yapılacağı konusunda merak duyulan kavramlardan, girişimlerden biri Start-up. Öncelikle Start-up nedir kısaca göz atalım daha sonra detaylara inelim.
Start-up ne demek, kısaca…
Start-up nedir kısaca tanımlayalım. Start up kelimesi adından da anlaşılacağı üzere İngilizce kökenli bir kelimedir. Start-up kelime anlamı olarak “başlamak, başlangıç” gibi manalara denk gelir. Günümüzde girişimcilik ile eşdeğer olarak bilinir ancak aralarındaki farkı ilerleyen satırlarımızda paylaşacağız. Start-up kelimesi, iş dünyasında “girişimcilik” olarak da kullanılır, direkt tam adıyla Start-up olarak da kullanılır. Start-up tanımına gelince. Günümüzde Start-up şirketleri her geçen gün artıyor. İlk başlarda bize uzak olan bu kavram, artık iş dünyasının içinde kendine bir hayli yer etmeye başladı. Dünyada Start-up örnekleri uzun yıllardır devam ediyor ancak ülkemizde de bu kavram hızla gelişme yolunda ilerliyor demek mümkündür. Kısa sürede yüksek çıkış ile ciddi bir potansiyel elde eden şirketler Start-up şirketler olarak biliniyor. Start-up kavramı ilk olarak Amerika’da duyuldu. Silikon Vadisi’nden çıkan bir kavram olarak hayatımızda yerini aldı. İlk olarak Amerika’da Silikon Vadisi’nde adını duyurduktan sonra tüm dünyada hızla popülaritesi artmaya başladı. Start-up şirketleri, bir soruna ya da probleme çözümler üretir ve sonra bu çözümleri uygulayarak hızla gelişir. Diğer bir deyişle; Start-up, belli bir durum üzerinden kısa süre içerisinde en popüler ve ilgi gören şirketler arasında girme durumu şeklinde tanımlanabilir. Start-up şirketler çok geniş kitlelere hitap ederler. Kısa süre içerisinde hizmetlerini, insanlara ulaştırırlar. Start-up şirketleri daha çok yazılım ve teknoloji üzerine kurulu olabilir ancak başka alanlarda Start-up şirketleri de elbette vardır. Özellikle finans ve pazarlama üzerine Start-up şirketleri de bir hayli revaçta diyebiliriz. Start-up şirketleri hızlı büyüme için tasarımlanmış ve buna uygun teknolojiyi kullanan ve sunan şirketlerdir. Sunduğu hizmeti kullanıcıya ulaştırır ve ihtiyaçlara yanıt veriri. Sürekliliğe sahip olduğu gibi gelişmeye ve geliştirmeye de müsait girişim fikirlerini kapsar. Kısa süre içerisinde adından söz ettirmek isteyen ve yine az zamanda çok yol kat etmeye çalışan şirketlere Start-up şirketler denebilir. Yazımızın başında Start-up kelimesinin günümüzde sık sık girişimcilik ile bir arada kullanıldığını görüyoruz. Ancak söylediğimiz gibi Start-up ve girişimcilik arasında birtakım farklar vardır. Bu farkları aşağıda kısaca kaleme alarak devam edelim yazımıza.
Girişimcilik ve Start-up arasındaki farklar nelerdir?
Her ikisi de bir iş türüdür. Günümüzde Start-up deninle ilk akla gelen çağrışım girişimciliktir. Aslında detaylara indiğimizde girişimcilik ve Start-up kavramını birbirinden ayıran bazı farklar olduğunu görüyoruz. Öncelikle şunu belirtelim. Girişimcilik, kendi sermayesine ve iş planına sahip kişilerin birtakım unsurları bir araya getirerek sıfırdan bir şirket oluşturması anlamına gelir. Örneğin adından sıkça bahsedilen ve gurur duyulan kadın girişimciler gibi. Kadın girişimciler, sıfırdan bir şirket oluştururlar ve kendi sermayelerini ortaya koyarak iş planlarını kurgularlar. Uygulanan doğru stratejilerle de gurur duyulan kadın girişimcilerden biri haline gelirler. KOSGEB girişimcilik kursları gibi derslere katılarak ve kadın girişimcilik desteklerinden yararlanılarak, hayallere bir adım daha yaklaşmak mümkündür diğer bir deyişle. Girişimcilik fikirleri, genellikle denenmiş ve başarılı olmuş işlerden esinlenir. Zaten daha önce belli bir başarıya ulaşmış fikirler olduğu için de daha konforlu bir çalışma sunar. Bu nedenle pek çok girişimci konforlu alan dahilinde çalışmalarına devam etmeyi tercih edebilir. Girişimcilik kavramının kapsadığı konular sadece yazılım, teknoloji, pazarlama ya da finans gibi konular değildir çok geniş bir yelpazeyi kapsar. Örneğin gıda sektöründe bir girişimci olmak da mümkün, turizm sektöründe de. Girişimcilik, Start-up’a göre çok daha geniş bir iş alanını kapsar demek mümkündür. Start-up kavramı ise büyüme ve gelişme amacı taşıyan iş girişimleridir. Yukarıda da sözünü ettiğimiz üzere yazılım, teknoloji, pazarlama ve finans gibi alanlarda Start-up oluşumlara rastlamak mümkündür. Neticede her ikisi de bir “başlangıç noktası” olarak ifade edildiği için Start-up ve girişimcilik kavramı genel olarak aynı kullanılıyor. Ancak arada yukarıda belirttiğimiz gibi birtakım farklar bulunuyor.
Start-up nasıl yapılır?
Başarılı bir Start-up nasıl kurulur sorusunun yanıtı ile devam edelim. Başarılı bir Start-up kurulumu için doğru bir iş modeli öncelikli gerekliliktir. Hangi sektöre daha yakınsanız o sektörün ihtiyaçlarını sıkı takip etmelisiniz. Öyle ki, yapacağınız her hamle bir ihtiyaca yönelik olsun. Başarıyı yükselten en önemli şeylerden biri hedefleri doğrudan vurmaktır. Start-up kurmak için büyük yatırımlar, büyük sermayeler ya da yüksek rakamlardan oluşan bol sıfırlı paralar gerekmiyor. Başlangıç seviyesinde bir ekip, ekipman ve ofis gibi gereksinimleri minimumda tutmak yeterli olacaktır. Daha başlangıç aşamasında büyük paralar harcamaya gerek yok özetle. Bu sayede oluşabilecek finansal krizlerin yönetimi de daha kolay olacaktır. Güçlü bir network, ihtiyacınız olan bir diğer unsurdur. Bu noktada çevre önemlidir. Start-up kurmadan önce yeteri kadar çevre edindiğinizden, network’ünüzün sağlam temeller üzerine kurulu olduğundan emin olmanızda yarar var. Pek çok firma sıfırdan gelen bir şirket için önyargılı olabilir ancak daha önce sizi tanıyan ve iletişiminizin olduğu kişilere hizmetlerinizi anlatmak çok daha etkili olacaktır. Bu nedenle birlikte çalışacağınız şirketleri önceden belirlemenizde yarar olacaktır. Hedefi en başından koymak, sancılı bekleme süreçleri üzerinde olumlu etkiler sağlayacaktır.
Kurumlar ve Start-up’ların birbirlerine katkıları nelerdir?
Şu bir gerçek ki şirketler yaşayan birer canlı gibidir; değişime, gelişime ve zaman zaman evrime ihtiyaç duyarlar. Eğer bir şirket hiçbir adım atmadan olduğu yerde kalırsa, gelişime kendini kaparsa ve var olan düzende kavrulmayı yeterli görürse ileriki zamanlarda rakiplerinin gerisinde kalması muhtemeldir. Şirketler her ne kadar başarılı olurlarsa olsunlar daima ileriye dönük hamlelerle başarıyı sabit tutmalıdırlar. İşte bu noktada Start-up şirketlerin faydası olacaktır. Çünkü gelişmenin itici gücü inovasyon ve yenilikten geçer. İş dünyasının nereye evirildiğini anlamak ve insanların beklentilerini karşılamak ve daima dinamik olmak için bir takım modellemeler ve projeler gerekir. Bugün Start-up firmalarının en büyük katkılarından biri bu gelişimin “itici gücü” olmaktır demek mümkündür. Her şirketin kendine özgü bir kurum kültürü, vizyonu ve misyonu vardır. Bu çerçeveler dahilinde, kültüre bağlı kalınarak yapılan değişimler ile tüketici beklentilerini karşılamak gerekir ki bir adım öteye geçebilmek mümkün olsun. Son dönemde birçok kurumsal firma, Start-up şirketlerle çalışmayı tercih ediyor. Büyük kurumsal şirketlerin bu konuda tercihlerinin en önemli nedenlerinden biri de “gelişime açık olmak” aslında. İnovasyonu teşvik etmenin sihirli anahtarlarından biri Start-up’lar ile yapılan iş birliktelikleri olabilir. Bu nedenle günümüzde kurumsal şirketler ve Start-up şirketlerin iş birlikteliği hızla artmaya devam ediyor. Elbette bu noktada fayda tek taraflı olmuyor. Start-up bir şirket, kurumsal firmaya katkı sağlıyor ancak bir o kadar da kendi besleniyor. Start-up şirketlerin, kurumlarla çalışmasının birçok faydası bulunuyor.
Start-up şirketler için işbirliğinin faydaları nelerdir?
Şu bir gerçek ki bir gelir düzeyinin olması Start-up şirketlerin ilk aşamada öncelikli motivasyonlarından biridir. Büyük şirketler bu noktada ciddi bütçeler ayırabilir ve bu sayede alınan bütçe neticesinde Start-up şirketler için ciddi motivasyon koşulları oluşabiliyor. Yanı sıra kurumsal şirketler, Start-up’ların bilinirliğinin artması yönünde önemli bir artı değerdir. Gelecekteki satışlar için iyi bir referanstır aynı zamanda. Küçük bir başlangıç, büyük bir havuzun temelini oluşturabilir. Start-up şirketler için en önemli şeylerden biri tanınırlıktır. Büyük kurumsal şirketlerle yapılan iş birliktelikleri sayesinde tanınırlık artacak ve bu sayede daha geniş kitlelere ses duyurmak mümkün olacaktır.