Uluslararası bir firmaya başvuru yapıyorsanız, yurt dışı şubesinde çalışacaksanız, yaptığınız ya da yapacağınız iş itibari ile İngilizce seviyenizin yüksek olması gerekiyorsa ya da kurumsal bir firmaya başvuruda bulunuyorsanız o halde sıradan bir mülakattan çok daha ötesine hazırlıklı olmanızda yarar olacaktır. Mülakat zaten başlı başına zor bir süreçtir; kendinizden, tecrübenizden, deneyimlerinizden, eğitiminizden, insan ilişkilerinizden ne kadar emin olduğunuza bağlı olmayabilir. Mülakatlar kimi zaman sert geçebilir kimi zaman daha yumuşak rüzgârlar esebilir. Günün sonunda ulaşmak istediğiniz bir iş, bir pozisyon vardır ve bu uğurda heyecanınızı bastırmanız kendinize yapacağınız en büyük iyiliklerdendir. Mülakata girerken kılık kıyafete dikkat etmekle başlayan süreç seçtiğimiz kelimeler ve takındığınız üslup ile devam eder. Her ne kadar CV’miz göz doldursa da işin sonunda dudaklarımızdan çıkan kelimelerden mesul oluruz. Bu şu demek… Eğer heyecanımıza yenilirsek, cümleleri seçemezsek ya da kendimizi iyi ifade edemezsek işi almamız biraz sıkıntıya girebilir. Çünkü CV’deki tecrübelerin, eğitimlerin, sertifikaların yanına en çok yakışan özgüvendir ve özgüven sahibi bir aday her zaman ilgi çeker. Bugün konumuz mülakattaki özgüven değil elbette. Mülakat türlerinden biri olan İngilizce mülakata dair birkaç notumuz olacak. Korona virüs pandemisi nedeniyle mülakatlar artık online gerçekleşiyor. Özellikle kurumsal firmalarda çeşitli uygulamalar üzerinden görüşmeler gerçekleşiyor. Bu görüşme tarihi belli olana kadar onlarca adımdan geçmek gerekiyor elbette. Adımları başarıyla tamamladıysanız şimdi sıra işe imzanızı atmakta! İngilizce mülakat her ne kadar diğerlerine göre daha zor görünse de işin püf noktalarına hakim olduktan sonra kotarılamayacak bir durum yoktur. Evet, şu bir gerçek ki heyecan ve gerilim varken bildiğiniz kelimeleri dahi unutabilirsiniz. Ancak emin olun bu karşı tarafta sizi bir anda bitirecek bir durum değildir; herkes heyecanlanabilir, insanlık hali herkes birkaç kelime unutabilir. Elinizden geldiğinde heyecanınızı dizginlemeye çalışarak İngilizce mülakat işinin üstesinde geleceğinize eminiz. Şimdi gelelim işin püf noktalarına…
İngilizce mülakat soruları ve cevapları
Şunu unutmamak gerekir ki bu iş ne ilk şansınız ne son şansınız olacaktır. Kendinizi gererek, sıkıntıya ve strese sokarak yıpratmanıza gerek yok. İngilizce mülakata girmeden önce kendinizi bazı konularda telkin edebilirsiniz. Örneğin az önce de söylediğimiz gibi bu iş sizin için çok önemli olabilir ancak yeryüzündeki son iş ve son pozisyon değildir. Mutlaka iyinin iyisi çıkacaktır kendinizi boşuna yıpratmayın. İngilizce mülakata girmeden önce mutlaka kendinizi telkin edecek sözler söyleyin ki heyecanınız yatışsın. Şimdi gelelim İngilizce iş görüşmesi diyaloglarına. İngilizce mülakatlarda dünyayı yeniden keşfetmeniz ya da kendinizi anlatmaya dünyanın yuvarlak oluşuyla başlamanız gerekmez. Zaten sorulacak sorular genellikle sabittir. Ara sıra birkaç soruda farklılık olabilir ki o da iş tanımınıza bağlı olarak değişecektir zaten işinizdeki süreçlere de hakim olduğunuzu düşünürsek o ekstra soruyu da rahatlıkla yanıtlayabilirsiniz. Peki, İngilizce iş görüşmesi diyalogları nelerdir gelin birkaç örnek ile açıklayalım.
İş görüşmesi diyalogları, örnekleri nelerdir?
İş görüşmesinde İngilizce mülakat aşamasına geldiyseniz önemli bir yolu zaten pozitif anlamda kat etmişsiniz demektir. Geriye birkaç ayrıntı kaldı. İngilizce mülakatlarda sorulan sorulara yakından bir göz atalım.
- “Tell me about yourself”
Bu soruyu bir ısınma turu olarak düşünebiliriz. Karşı taraf sizi tanımak istiyor. Bu tanışma, belirli bir kalıpta olmak zorunda değil. Sizden yalnızca kendinizden bahsetmenizi istiyor. Hangi bölümden mezun olduğunuzu, iletişim yönlerinizi, bu işe nasıl başladığınızı, son işindeki projelerinizi anlatabilirsiniz. Bunları bu aşamada çok detaylı anlatmanıza gerek yok zaten ilerleyen sorularda noktası virgülüne anlatacaksınız. Bu soruyu yanıtlamaya “kendiniz hakkında bir özetle” başlayabilirsiniz.
- “Tell me about your education”
Yukarıdaki cümleleri açmaya geldi sıra. Az önce kendinizi anlatmaya eğitiminizle başlamış ve kısa bir giriş yapmıştınız. Şimdi o giriş faslını gelişmeye çevirme zamanı. Eğitiminizi ilkokuldan itibaren anlatmanıza gerek yok, zaman çok kıymetli. Eğitim hayatınızdan, mezun olduğunuz bölümden, bu bölümü neden tercih ettiğinizden, iş hayatında okuduğunuz bölümün size kattığı artılardan, okul döneminizde katıldığınız faaliyetlerden ya da projelerden, okul bittikten sonra iş hayatınıza nasıl atıldığınızdan bahsedebilirsiniz. İş hayatınızı anlatmaya geçmeden önce bir virgül koyun çünkü o soruya daha var. Sizden şuan için eğitimlerinizin bilgisi istendi.
- “What are your strenghts?”
İş alım yalnızca eğitimle olmuyor elbette. Ekip çalışmasına yatkınlıktan kurum kültürüne uyuma kadar ilerleyen bir süreç. Bu noktada en az CV’niz kadar karakter özellikleriniz de ön planda. Örneğin iyi bir lider vasfına sahip misiniz ya da yönetici olarak sizi ayırt eden özellikler nelerdir? Bu soruda yanıtlamanız istenen şey güçlü yanlarınızın neler olduğudur. Örneğin iş disiplininizden ve planlı çalışma düzeninizden bahsedebilirsiniz. Bu noktada kendinizi mükemmel derecede övmek değil sade ama etkileyici cümlelerle ifade etmeniz çok önemli. Unutmayın ki “less is more” yani az, çoktur.
- “What are your weaknesses?”
Zayıf yönleriniz nelerdir? İngilizce mülakatlarda sıklıkla sorulan sorulardan biridir. Bu noktada işi çok istemenizin büyüsüne kapılıp “mükemmel insan” profili çizmeniz inandırıcılığınıza gölge düşürebilir çünkü şu bir gerçek ki kimse mükemmel, kusursuz, şahane değildir. Mutlaka her insanın zayıf yönleri, zaafları vardır. Bu mülakatta bu yönleri olduğu gibi anlatmak yerine daha “anlatılabilir” olanları aktarabilirsiniz. Örneğin çok heyecanlı biri olmanız sizin zayıf bir kişiliğe sahip olmanız anlamına gelmez. Mesela önemli görüşmelerden önce heyecanlandığınızı söyleyebilirsiniz zayıf yön olarak. Ancak beraberinde bunu yenmek için üzerinde çalışmalar yaptığınızı da ekleyin cümlenize. Heyecanlıyım fakat kendimi telkin etmenin yollarını da iyi biliyor ve uyguluyorum şeklinde bir konuşma olabilir.
- “Why did you leave your last job?
Anahtar sorulardan biri; önceki iş yerinizden neden ayrıldınız? Bu soruya vereceğiniz yanıt aslında sizin karakterinizin, çalışma düzeninizin, kariyer hedefinizin bir parçası niteliğinde olabilir. Çıktığınız yeri hemen kötülemekten kaçının, kötü ayrılmış olsanız bile. Anlaşmazlıklar oldu gibi bir geçiştirme yapabilirsiniz ancak daha etkili ve tatminkâr bir yanıt için kariyer hedeflerinizden bahsedebilirsiniz. Kariyer hedefinizin daha farklı olduğundan, yükselmek istediğinizden bahsedebilirsiniz örneğin. Para mevzularına girmemeniz de önemi olan bir diğer unsur. Aldığınız maaştan memnun olmamanız ya da ödemelerin düzensiz yatması ya da maaşınıza zam alamamanız gibi parasal konuşmalar itici durabilir. Bu nedenle bu soruya elinizden geldiğince profesyonel de yüzeysel cevap verebilirsiniz.
- “Where do you see yourself 5 years from now?”
Kendinizi bundan 5 sene sonra nerede görüyorsunuz? Bu sorunun yanıtı da kariyer hedefinizi açık eder. Bu soru sizin özelinizi kapsamaz yani 5 yıl sonra çocuk ya da evlilik hayal edip etmediğinizi sormuyor elbette. Kariyer anlamında hedeflerinizi paylaşın. Hırslı olun ancak mülakatı yapan kişi için bir rakip olmadığınız sinyalini de verin. Bazen iş görüşmelerinde kişisel hırslar devreye girebilir ve rakip görülebilir. Bu nedenle cümlelerinizi seçerken kendi hayallerinizden ve bireysel başarı hedeflerinizden bahsedin.
- “What can you do for our company?”
Şirketimiz için ne yapabilirsiniz? Her şirket şüphesiz mevcut durumu bir tık öteye taşıyabilecek bir çalışan ister. Kendi yerinde sayan, hedefi olmayan, dümdüz bir kişi var olan çarkın dönmesini sağlar ancak hedefleri büyük olan kişi şirketi de bir üst seviyeye taşır. Bu soruya yanıt verirken kişisel hedeflerinizle şirket politikasını güzel bir şekilde harmanlayın. Hem iş hayatınızdaki deneyimden hem bilgi birikiminizden bahsedin ve tüm bunlardan hareketle şirketin menfaatine olacak pek çok çalışmayı yapmaktan duyacağınız mutluluğu anlatın.
- “Why should we hire you?”
Sizi işe neden almalılar iyice bir düşünün. Eğitiminiz? Bilgi birikiminiz? Tecrübeniz? Deneyimleriniz? Kendinize güveniniz? Bu sorunun yanıtı bu sorulardan oluşan güzel bir harman olsun. Bu noktada başvurulan şirkete ve pozisyona olan uygunluklarınızdan, hangi noktalarda fayda sağlayabileceğinizden bahsedebilirsiniz.
- “Do you work well under pressure?”
İş dünyasının önemli parçalarından biri baskı altında çalışmaktır. Parça diyoruz çünkü bu olumsuz çağrışım ne yazık ki artık iş dünyası ile bütünleşmiş durumda. İş hayatı içinde onlarca farklı stres türünü barındırır. Bu stresler bir mobbing baskısı da olabilir, iş yoğunluğunun verdiği baskı da olabilir. Neticede iş hayatı ve baskı kelimesi aynı cümlede kullanılabilir. Bu nedenle baskı altında çalışmaya karşı olan düşüncenizi en baştan açık bir şekilde dile getirebilirsiniz. Daha önce yaşadığınız bir olaydan yola çıkarak örnekler vererek de açıklayabilirsiniz bu soruyu. Örneğin en son çalıştığınız iş yerinde bir projenizi yetiştirmek için nasıl çalıştığınızdan, sizin ve ekibinizin mental sağlığı korumak için nasıl bir çalışma prensibi belirlediğinizden bahsedebilirsiniz. Bu noktada baskı altında olduğunuz zaman nasıl bir kriz yönetimi gerçekleştirdiğiniz de açıklamış olursunuz.
- “Can you give us 5 words that best describe you?”
Sizi en iyi tanımlayan 5 kelime ile finali yapıyoruz. Çalışacağınız pozisyonun gerekliliklerini de düşünerek kendinizi 5 kelime ile tanımlayın. Bu tanımların içinde mükemmel, kusursuz, şahane gibi birbirinin benzeri kelimelerden kaçının. Mükemmel bir insan olabilirsiniz ancak bunu mükemmeliyetçi olarak telaffuz etmek daha samimi olabilir. Azimli, planlı, disiplinli, çalışkan, iletişim gücü kuvvetli, ekip çalışmasına yatkın, başarı odaklı ve benzeri gibi kelimelerle kendinizi daha net anlatabilirsiniz.