Bazen, iş dünyasının son derece hızlı dönüşümü baş döndürüyor. Bir an, son trendler hakkında çok bilgiliyken, bir an sonra, yapay zeka (AI), makine öğrenimi, artırılmış gerçeklik gibi bildiğimiz her şeyin modası geçmiş gibi görünmesini sağlayan bir dizi başka yeni teknolojiyle karşılaşıyoruz.
Ancak bu fırtınalı yolculuğun bir çıkış yolu hala var. Değişimler ne kadar hızlı ya da korkutucu olsa da değişmeyen tek güç var: İnsan Potansiyeli.
Pre-skilling yaklaşımı ile bireyleri mevcut rolleri için geleceğe hazırlamak için temel beceriyle donatmanın değerini elde edebiliriz.
Bu süreci tam anlayabilmek için detaylandıralım.
Pre-skilling, yani ön beceri kazandırma, sürecini maceracı bir yolculuğa çıkmak gibi hayal edin. Yola çıkmadan önce hava durumuna uygun giysiler, sırt çantası ve ekipmanlarınızı yanınıza almanız sizin güven ve konforunuzu üst düzeye çıkaracaktır. Benzer şekilde, pre-skilling, sürekli değişen iş ortamında ilerleyebilmek için temel beceriler ile donanmamızı sağlar.
Peki, pre-skilling kavramının, up-skilling ya da re-skilling kavramlarından farkları nelerdir?
3 konsept de yetenek kazanımını içerse de farklı amaç ve bağlamlara sahiptir. Re-skilling, uzun vadeli rekabet gücü yakalayabilmek için iş piyasasının ihtiyacı olan yetenek setlerini ele alır.
Up-skilling ise, aynı alan ve kariyer yolundaki yetenekleri geliştirmeye odaklanır. Böylelikle daha gelişmiş rollere erişim sağlanabilir.
Pre-skilling adımları ise, gelecek öngörüsüne hizmet eder. Gelecekteki ihtiyaçları ele almak, bireyleri mevcut rollerinde henüz gerekli hale gelmeden önce ihtiyaç duyacakları yetenekleri kazandırmakla ilgilidir. İş dünyasındaki değişimi öngörerek, bireylerin karşılaşabilecekleri zorluklara hazır olmalarını sağlamayı hedefler.
Pre-skilling, aynı zamanda bireyin yeni bir öğrenim denizine derin bir ilk dalış olarak tanımlanabilir. Örneğin, sürdürülebilirlik perspektifinde yeşil uygulamalar hakkında öğrenmeye başlayan bir üretim işçisi, sadece gelecekteki olası iş gerekliliklerine hazırlık yapmakla kalmaz, aynı zamanda kariyerinin yönünü kendi ellerine çizer. Bu proaktif öğrenme, gelecekte çalışmak isteyecekleri işveren türünü keşfetmelerine de olanak tanır. İşverenin gözünde ise, bir adayın böyle bir ön beceri geliştirme sürecine katılımı, onların ilgi, motivasyon ve genel öğrenmeye açıklıklarını ortaya koyar.
Yüksek büyüme ve hızlı teknolojik ilerlemelerin yaşandığı sektörlerdeki birçok şirket bu konsepti benimsemiş durumda. Örneğin, Microsoft, gelecekteki iş gücünü oluşturmak için farkındalık yaratmayı ve eğitim vermeyi amaçlayan erken dönem eğitim programlarına yatırım yaptı. Benzer şekilde, ManpowerGroup bünyesindeki Manpower MyPath programı, yaklaşık çeyrek milyon insanın gelecekteki pazar taleplerine uygun beceri değerlendirmeleri ve gelişim planları aracılığıyla istihdam edilebilirliklerini güçlendirmelerine yardımcı oldu.
Günümüzün hızlı tempolu iş piyasasında, daha fazla işveren ön beceri geliştirmenin sadece mevcut çalışanlar için değil, aynı zamanda gelecekteki işe alımları için de muazzam bir potansiyele sahip olduğunu fark etmeye başlıyor. İşe alım süreçlerine ön beceri geliştirme programlarını entegre ederek, şirketler sürekli değişen bir iş ortamında başarılı olmak için gereken kritik sosyal becerilere ve doğru zihniyete sahip adayları tespit edebilir.
Pre-skilling yaklaşımı, organizasyonların adayların mevcut teknik bilgisi veya geçmiş iş deneyimlerinden ziyade potansiyellerine ve gelecekteki istihdam edilebilirliklerine odaklanmalarını sağlar. Bu yaklaşım, öğrenme yeteneği, eleştirel düşünme, toparlanma ve uyum sağlama gibi sosyal becerilere daha fazla önem verilmesi anlamına gelir. Bu beceriler bir evin temeli gibidir ve teknik beceriler bu temelin üzerine inşa edilir; herhangi bir rolde uzun vadeli başarı için kesinlikle gereklidir. İşverenler, bir adayın mevcut uzmanlığından ziyade sosyal becerilerine ve potansiyeline odaklanarak, sürekli değişime daha iyi uyum sağlayabilecek bir iş gücü oluşturabilirler.
İşverenler, ön beceri geliştirmeyi işe alım stratejilerinin bir parçası haline getirerek, iş gücünün her zaman yeni zorluklarla doğrudan başa çıkmaya hazır olmasını sağlayabilirler.
Pre-skilling, temelde insanlara özgü kritik becerilere vurgu yapar: eleştirel düşünme, yaratıcılık, ekip çalışması, iletişim, empati ve duygusal zekâ.
Otomasyon monoton ve tekrarlayan işleri devralırken, bu beceriler ön plana çıkacak ve gerçek anlamda parlayacaktır. Modern iş yerinde sosyal becerilerin artan önemi, bilgi ve hizmet ekonomisine geçiş, hızlı teknolojik değişim ve iş gücü yapısındaki dönüşümle yönlendirilmektedir. Sürekli öğrenme – öğrenme yeteneği – ve uyum sağlama becerileri, kişisel gelişimle birlikte, kariyerleri geleceğe karşı dayanıklı hale getirmenin anahtarıdır.
Pek çok organizasyon, halihazırda bu becerilere sahip bireyleri bünyesinde barındırmaktadır. Ancak asıl mesele, bu kişileri belirlemek, yeteneklerini geliştirmek ve hak ettikleri takdiri onlara sunmaktır. İşte ön beceri geliştirmenin sihri burada yatar. En başından itibaren sosyal becerilere odaklanarak, bir bireyin tüm potansiyelini ortaya çıkarabilir ve uzun vadeli başarı için bir yol açabiliriz.
İnsanları önceliğe alarak iş dünyasının geleceğindeki dönüşleri ve değişimleri başarıyla yönetebileceğimize içtenlikle inanıyoruz. Önümüzdeki yol belirsizliklerle dolu olabilir, ancak insanları merkeze koyarak ve ön beceri geliştirme girişimlerine yatırım yaparak, değişime karşı uyum sağlayabilen, dayanıklı, kapsayıcı ve başarılı bir iş gücü oluşturabiliriz.
Ön beceri geliştirme, bireylerin istihdam edilebilirliğini artırmanın yanı sıra, organizasyonların da giderek daha dinamik hale gelen iş dünyasında rekabetçi kalmasına yardımcı olur. İnsanları merkeze alan ve bu tür girişimlere yatırım yapan bir yaklaşım, hem bireyler hem de kurumlar için sürdürülebilir bir başarı sağlar.
Tüm blog içeriklerimize buradan ulaşabilirsiniz.
Size en uygun işler için ilanlarımıza hemen göz atabilirsiniz.